Ben acıdan besleniyorum, ben kaybedilmiş aşklardan,
Ben, dizi yara bağlamış kara kuru çocuklardan,
Yarayı soyup üzerine tuz basmış adamlardan,
Bir ikindi vakti köşedeki sokağın başında hatırlanandan
En çok babasını seven şairlerin iki dizelik aşklarından,
‘’Keşke böyle olmasaydı’’ dedirten pişmanlıktan,
di’li geçmiş zamanlı mutluluktan,
Buldum sanılan yanılgıdan,
Geç gelen tanışıklıktan,
Hüzünlerden besleniyorum ben,
Eylül ile başlayan.
 

      KURAN MÜSLÜMANI



Kuran Müslümanı, bir kelimenin verdiği güce, içten edilen duanın kabulüne, hak edenin hak ettiğini göreceğine inanır. Allah’tan başka ne dostu ne de bir yol göstericisi vardır. Ne bu dünyada yaşadığı iyi şeylerin cazibesine kapılır ne de kötü dediğinin vurabileceğine. Kundak ile kefen arasında geçen hayatın bir gün ya da daha az geleceği sanrısındadır.

Kuran Müslümanı sınırlarını bilir. Affetmenin ve öfkeyi kontrol etmenin kendi hayrına olduğunu da. Kuran okurken kendisiyle, -kendi noksanlığı, aceleciliği, sabırsızlığı, cehaleti ile- yüzleşir. Çünkü gerçek dostu Kuran’dır ve bilir ki acıyı söylemesi bundandır.

Kıblesi Allah, pusulası Kuran’dır. Allah’a ortak koşanlardan, fırkalara ayrılanlardan, hadis kitaplarının içinde 'hadis yazmayı yasaklayan’’ buna rağmen bu hadislere inanan akıl yoksunlarından Allah’a sığınır.

Rivayetçi değil ayetçidir. Muhatabı insanlar değil, bizzat Allah’ın kendisidir. Sadece Kuran yeter der ve delil olarak da öğüt olarak da ayetleri getirir.

‘’Bu bir kitaptır ki, rabbinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, o övgüye layık, aziz olanın yoluna çıkarman için sana indirdik.’’
İbrahim / 1

‘’Bu kitabı sana indirmiş olmamız ve kendilerine okunması onlara yetmez mi? Bunda inanan bir toplum için bir rahmet ve öğüt vardır.’’
Ankebut / 51

‘’Biz bu kitabı sana, her şeyin ayrıntılı açıklayıcısı, bir doğruya iletici, bir rahmet, müslümanlara bir müjde olarak indirdik.'’ 
Nahl /89

‘’Rabbinin sözü hem doğruluk hem de adalet bakımından tamamlanmıştır. O'nun sözlerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. En iyi işiten, en iyi bilendir o.’’ 
En'am / 115 

‘’Andolsun, biz bu Kur'an'da insanlar için her türlü misali değişik şekillerde açıkladık. Fakat insan tartışmaya her şeyden daha çok düşkündür." 
Kehf /54

Kuran’da geçen konuların eksiksiz, detaylı, açık, anlaşılır ve yeterli olduğundan şüphe duymaz. Çünkü bilir ki kitabı koruma vaadi Allah’a aittir. Bunun için geçerli ve tek sebebi yine kuranın kendisidir.

“Kesin olarak bilesiniz ki bu zikri kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz”
Hicr / 9

‘’Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.’’
En'am / 38  

‘’Biz ayetleri, gerçeği apaçık bilmek isteyenler için iyiden iyiye açıklamışızdır’’
Bakara / 118 

‘’İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde ayrıntılı kıldık.’’
En'am /98

‘’Bunları Kuran’da türlü türlü şekillerde açıkladık ki öğüt alıp hatırlasınlar. Fakat bu sadece kaçışlarını artırıyor. 
İsra /41

‘’Andolsun bu Kuran’da her örnekten insanlar için türlü türlü açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise tanımamakta ayak diretmektedirler.’’ 
İsra /89

‘’Bak iyice kavramaları için ayetleri nasıl türlü şekillerde açıklıyoruz’’ 
En’am / 65

‘’Bilgiyle uzun uzadıya, etraflıca açıkladığımız, inanan bir toplum için doğruya iletici ve rahmet olan bir kitab’ı onlara getirdik’’
Araf/52

‘’Andolsun ki size açıklayıcı ayetler, sizden önce gelip geçenlerden örnekler ve korunup, sakınanlar için de bir öğüt indirdik.
Nur / 34

‘’Bu bir kitaptır ki, hakim ve her şeyden haberdar olan, ayetlerini hüküm ifade edici kılmış ve sonra detaylandırıp açıklamıştır.’’
Hud/1

Dinin tek kaynağı kuransa ve kendisinden sorumlu tutulacağımızı Allah söylüyorsa dini apaçık sadece kurandan öğrenmeye çalışır. Bunun dışında kaynak arayıp dine sokmak yersiz bir çabadır, yazıktır.

‘’Hüküm yalnız Allah’ındır. O kendisinden başkasına kulluk etmemenizi emretmiştir. Dosdoğru olan din işte budur. Ama insanların çoğu bilmiyorlar.’’ 
Yusuf / 40

‘’Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz. Rabbin’in kitabından sana vahiy edileni oku. O’nun kelimelerini değiştirecek hiçbir kudret yoktur.’’ 
Kehf/27

‘’Kendilerine okunmakta olan kitabı sana indirmemiz onlara yetmiyor mu?’’ 
Ankebut / 51

‘’Allah size kitabı detaylandırılmış bir halde indirmişken Allah’ın dışında bir hakem mi arayayım’’
En’am/114

"Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (de ki:) "şüphesiz ben size o'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim" 
Hud /1

‘’Bunlar, sana gerçek olarak okuduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah'tan ve ayetlerinden başka hangi hadise inanıyorlar?" 
Casiye / 6



Gelenekçilik ve mezhepçiliğin inancın bir gereği olduğunu düşünmez. Atalardan kalan ve hoşlarına gitmeyen bir şeyi dine uydurmak amacıyla uydurulmuş olduğunu bilir. Kadını himayede tutmak, iktidar kazanmak ve nice dünyevi hırslar için uydurulmuş, hiçbir güvenilir dayanağı olmayan, Kuran ile zıt düşebilen, üstelik bu sözlerin altına peygamberin imzasını atmaktan çekinmeyecek kadar din bilmez, Allah' tan korkmazlardan Allah’a sığınır.

‘’Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun." dendiği vakit de: "yok, atalarımızı neyin üzerinde bulduysak ona uyarız." dediler. Ya ataları bir şeye akıl erdiremez ve doğruyu seçemez idiyseler de mi onlara uyacaklar?’' 
Bakara /170

"De ki: "Allah'ı bırakıp da taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? gösterin bana, onlar yerden ne yaratmışlardır?" yoksa onların göklerde bir ortaklıkları mı var? Yoksa kendilerine bir kitap verdik de, o kitaptan, açık bir delile mi sahip bulunuyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine aldatmadan başka hiçbir şey vaadetmezler" 
Fatır / 40

‘’Onların tarihinde, bilinç sahipleri için bir ders vardır. Bu, uydurma bir "hadis" değil; fakat kendisinden öncekilerin doğrulayıcısı, "her şeyin detaylı açıklaması" ve "inananlar için" bir hidayet ve rahmettir" 
Yusuf / 111

İnsanlardan bazısı var ki, halkı bilgisizce Allah'ın yolundan saptırmak ve onu hafife almak için temelsiz hadislere sarılırlar. onlar için aşağılayıcı bir azap vardır." 
Lokman /6


Allah’ın kurandaki vahyine uyar ve vahyi tebliğ eden Kuran müslümanı peygamberin yolunda gidendir. Çünkü Peygamberin sadece vahyi ilettiğini ve ona uyduğunu bilir. ‘’Peygambere uymak Kurana uymaktır’’ der. Kendisinin din günündeki serzenişinden‘’Ey rabbim! benim toplumum bu Kuran’ı terk ettiler’’ Furkan /30 yine Allah’a sığınır.

‘’Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vahyedilene uyarım ben!" sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz? 
En’am /50

‘’Onlara bir ayet getirmediğinde, "Onu da şuradan buradan derleseydin ya," diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece rabbimden bana vahyedilene uyuyorum. Bu, rabbinizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur, iman eden bir toplum için rahmettir."
Araf /203

"De ki: "Ben size, ‘Allah'ın hazineleri benim yanımdadır' demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size ‘ben bir meleğim' de demiyorum. Ben sadece, bana gönderilen vahye uyuyorum." de ki: "Görmeyenle gören bir olur mu? Siz hiç düşünmez misiniz?" 
En'am / 50

"Ben size rabbimin vahiy ettiklerini tebliğ ediyorum ve size nasihat ediyorum. Sizin bilmediğiniz şeyleri de Allah tarafından gelen vahiy ile biliyorum." 
Araf / 62

"Kur'an ancak kendisine bildirilen bir vahiydir."
 Necm / 4

"Ey Muhammed! Sen, rabbinden sana vahiy edilene uy. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Allah'a ortak koşanlardan yüz çevir.
Enam / 106

"De ki: "Ben türedi bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sâdece bana vahyedilene uyarım. Ben sâdece apaçık bir uyarıcıyım"
Ahkaf / 9

‘’Onlara ayetlerimiz apaçık belgeler olarak okunduğunda bizimle karşılaşmayı ummayanlar derler ki: “bundan başka bir kuran getir veya bunu değiştir.” de ki: “benim onu kendiliğimden değiştirmem asla mümkün değildir. ben sadece bana vahyedilene uyuyorum. Eğer rabbime isyan edersem büyük günün azabından korkarım.”
Yunus / 15

‘’Ya onlara vaat ettiğimiz şeylerin bir kısmını sana gösteririz yahut da seni vefat ettiririz. o halde tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer''
Rad / 40

‘’Elçilere düşen, açık bir tebliğden başkası değildir.''
 Nahl /35

‘’Yine de yüz çevirirlerse artık sana düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.’’
Nahl /82

‘’Eğer yalanlarsanız bilin ki, sizden önceki ümmetler de yalanlamıştı. Resule de düşen, açık bir tebliğden başka şey değildir.’’
Ankebut /18

‘’Yüz çevirirlerse, biz seni onlar üzerine bekçi göndermedik. Sana düşen, tebliğden başkası değildir.’’
Şura /48