11-15 ARASI YAŞLAR
Çocukluktan ergenliğe geçiş. Hayatın en güzel zamanları. Tek
sorumluluk okul. Dersi kaytarmalar, okulu asmalar, çekilen kopyalar, arka sıra
sohbetleri. Fırlamalığın dibi yıllar. Bu yaşlar, gelecek için hayallerin en
geniş olduğu zamanlar.
Para yok, verilen harçlık kuş kadar. Atari salonlarında iki
jeton parası. Sırf bunun için aç kalınan zamanlar. Tek can sıkıcı mevzu izin
koparmalar, komşu kadın şikayetleri ve çalışkan arkadaşları aramıza aldığımız
sınavlarda hocaların yaptığı yer değişikliği.
11-15 arası yaşlar…
Her hatanın hoş görüldüğü, iki azar sonrası affedildiğimiz
yıllar. En büyük mutluluk, cola ve cips almak için denkleşen paralar. Hiçbir şeyin para etmediği bu dünyada, parasızlığı tek dert etmediğimiz
yaşlar ve kanayan dize aldırış etmeden ‘’Oyna devam’’ diyen arkadaşlar.
11-15 arası yaşlar...
Bütün sokakların bizim olduğu zamanlar. Sahillerinde denize
girdiğimiz köşe bucak kıyılar. Terk edilmiş kayıklar, kayıklarda beslemeye
çalıştığımız hayvanlar. Mahalle arası kavgalar, zile basıp kaçmalar, parktan
çiçek toplayıp satmaya çalışmalar ve apartman önlerinde çekirdek çitlediğimiz,
rol kestiğimiz, yol gözlediğimiz yaşlar.
90’lar popun hakkını fazlasıyla vermeler, olmayan aşkın
ızdırabını çekmeler, sıradaki şarkıyı elinden bile tutamadıklarımıza atfetmeler.
Şarkısına göre umutlandığımız enayilik yıllarımız, bile bile yaraya tuz
basmalarımız. Bu yaşlar; aşkı en abarttığımız, acısıyla belkide en hayvanlaştığımız
yıllar.
11-15 arası yaşlar…
Yediğimiz dondurmanın hiçbir zaman o kadar lezzetli
gelmeyeceği yıllar. Balkonlardan gelen ve akşam haberlerine eşlik eden anason
kokuları ve eve girme vaktini işaret eden akşam ezanı. İnancın, "Allah’ım,
ne olur iki kere iki dört etmesin" denilecek kadar tavan yaptığı yaşlar ve
yavaş yavaş her şeyin hayırlısına alışmalar. Hayatın hep keyifli olacağını
sandığımız, mutsuz bir ülkeye büyüdüğümüzü farkına varmadığımız belki de en toy zamanlar.
Şimdiki yaşlar...
Dünyanın oyun ve eğlence aracı olduğunu bildiğimiz, yine de
‘’Oynamıyorum lan ben, küstüm’’ diyemediğimiz, çekilecek acılar karşısında
''Neyse ki bitmesine birkaç yüz milyon yıl kaldı'' diyerek kopacak kıyameti
beklediğimiz, akıl ruh ve beden sağlığımızın ciddi zarar gördüğü, çocukluktan
kalma fabrika ayarlarımızın bozulduğu yaşlar.
Şimdiki yaşlar...
Şiddet, savaş, leş medya, basit ve ucuz ilişki anlayışı,
zorbalık, kabalık, korku, bir daha korku, hep korku, endişe ortamı, kaygı hali, haklının tutsak olduğu, suçlunun aramızda olduğu, kötülerin kazandığı, iyilerin savaşmaktan,
laf anlatmaktan, duvara konuşma hissinden bıktığı, çaresizlik karşısında belki
de en çaresiz kaldığımız yaşlar.
Şimdiki yaşlar...
Her şey olur, her şey geçer, her şey düzelir sandığımız
zamanlardan, meğer olmazmış, meğer geçmezmiş, meğer düzelmezmiş demeyi tecrübe
ederek öğrendiğimiz zamanlar.
Çocukluktan ergenliğe geçiş. Hayatın en güzel zamanları. Tek
sorumluluk okul. Dersi kaytarmalar, okulu asmalar, çekilen kopyalar, arka sıra
sohbetleri. Fırlamalığın dibi yıllar. Bu yaşlar, gelecek için hayallerin en
geniş olduğu zamanlar.
Para yok, verilen harçlık kuş kadar. Atari salonlarında iki
jeton parası. Sırf bunun için aç kalınan zamanlar. Tek can sıkıcı mevzu izin
koparmalar, komşu kadın şikayetleri ve çalışkan arkadaşları aramıza aldığımız
sınavlarda hocaların yaptığı yer değişikliği.
11-15 arası yaşlar…
Her hatanın hoş görüldüğü, iki azar sonrası affedildiğimiz yıllar. En büyük mutluluk, cola ve cips almak için denkleşen paralar. Hiçbir şeyin para etmediği bu dünyada, parasızlığı tek dert etmediğimiz yaşlar ve kanayan dize aldırış etmeden ‘’Oyna devam’’ diyen arkadaşlar.
11-15 arası yaşlar...
Bütün sokakların bizim olduğu zamanlar. Sahillerinde denize
girdiğimiz köşe bucak kıyılar. Terk edilmiş kayıklar, kayıklarda beslemeye
çalıştığımız hayvanlar. Mahalle arası kavgalar, zile basıp kaçmalar, parktan
çiçek toplayıp satmaya çalışmalar ve apartman önlerinde çekirdek çitlediğimiz,
rol kestiğimiz, yol gözlediğimiz yaşlar.
90’lar popun hakkını fazlasıyla vermeler, olmayan aşkın
ızdırabını çekmeler, sıradaki şarkıyı elinden bile tutamadıklarımıza atfetmeler.
Şarkısına göre umutlandığımız enayilik yıllarımız, bile bile yaraya tuz
basmalarımız. Bu yaşlar; aşkı en abarttığımız, acısıyla belkide en hayvanlaştığımız
yıllar.
11-15 arası yaşlar…
Yediğimiz dondurmanın hiçbir zaman o kadar lezzetli
gelmeyeceği yıllar. Balkonlardan gelen ve akşam haberlerine eşlik eden anason
kokuları ve eve girme vaktini işaret eden akşam ezanı. İnancın, "Allah’ım,
ne olur iki kere iki dört etmesin" denilecek kadar tavan yaptığı yaşlar ve
yavaş yavaş her şeyin hayırlısına alışmalar. Hayatın hep keyifli olacağını
sandığımız, mutsuz bir ülkeye büyüdüğümüzü farkına varmadığımız belki de en toy zamanlar.
Şimdiki yaşlar...
Dünyanın oyun ve eğlence aracı olduğunu bildiğimiz, yine de ‘’Oynamıyorum lan ben, küstüm’’ diyemediğimiz, çekilecek acılar karşısında ''Neyse ki bitmesine birkaç yüz milyon yıl kaldı'' diyerek kopacak kıyameti beklediğimiz, akıl ruh ve beden sağlığımızın ciddi zarar gördüğü, çocukluktan kalma fabrika ayarlarımızın bozulduğu yaşlar.
Şimdiki yaşlar...
Şiddet, savaş, leş medya, basit ve ucuz ilişki anlayışı, zorbalık, kabalık, korku, bir daha korku, hep korku, endişe ortamı, kaygı hali, haklının tutsak olduğu, suçlunun aramızda olduğu, kötülerin kazandığı, iyilerin savaşmaktan, laf anlatmaktan, duvara konuşma hissinden bıktığı, çaresizlik karşısında belki de en çaresiz kaldığımız yaşlar.
Şimdiki yaşlar...
Her şey olur, her şey geçer, her şey düzelir sandığımız zamanlardan, meğer olmazmış, meğer geçmezmiş, meğer düzelmezmiş demeyi tecrübe ederek öğrendiğimiz zamanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder